10 Nisan 2025 Perşembe

UTANMASI OLANLARA

 Bütün büyük savaşlar,
Umudun tükendiği yerde başlar.
Vazgeçmeye hakkım yok, biliyorum.
Gün ayakta durma günü, görüyorum.
Ama gel gör ki,
Bir acı takılıyor boğazıma,
Tutmak istiyorum tutamıyorum.
Ağlasam rahatlayacağım,
Rahatlayacağım ama,
Atatürk'ten utanıyorum..


MAYIS  2023 , SUADİYE

                               

SERT YOKUŞLAR


 

Çıktığın o yokuşlarda
Bekleme beni,
Ruhum çok yorgun, gelemem.
Sert rüzgarlar eser oralarda
Bu mevsim,
Koruyabilir miyim seni
Bilemem.
Umut ararım en fazla,
Karanlık tünellerin ardında,
Bulursam sana seslenirim.
Beni merak etme sakın,
Biliyorsun ben yalnızlıktan beslenirim.

SUADİYE , NİSAN 2023

GELECEĞİ UNUTMAK




Fırtınalar kol geziyor içimde,
Annemin tabiriyle,
'Çatacak yer arıyorum'
Umutla başlayan cümlelerin
Bir türlü bitmediği,
Noktasız günlerdeyim.
Görünen o ki;
Ne daha iyi olacak herşey,
Ne de birşeyler düzelecek,
Geçmişi unutmak istediğim
Çok oldu ama,
Bu defa unutmak istediğim gelecek..

SUADİYE, MART 2023

BÖYLE PLANLAMAMIŞTIM

 



Balonların gençlik rüzgarlarıyla dolduğu,
Rakı sofralarının hayallerle renklendiği,
Eski bir 22 eylül akşamıydı.
Kör Agop'un yerinde,
Balıkçı mezeleri, anason ve nem kokuları
Birbirine karışmış,
Radyoda 'Haram Geceler' çalıyordu.
İnsanlardan, sevgiden konuşmuştuk bir süre,
İşte sen o an,
Kızarmış istavritle yağlanan
Parmağını uzatıp,
Beni uyarmıştın,
Ama Cebo ben böyle planlamamıştım..
Gece ilerledikçe,
Eski zamanlardan
Hüzünlü bir sis kaplamış,
Sokak çalgıcılarının sesleri doldurmuştu
Kumkapı'nın büyülü sokaklarını.
Gelecekten,zamandan konuşmuştuk
Gecenin finalinde bir süre,
Ve sen Cebo
İşte o an,
Sigara sarısı parmağını kaldırmış
Ve yine beni uyarmıştın,
Ama inan Cebo
Ben böyle planlamamıştım..

SUADİYE, MART 2023

YOKSULLUK




Yoksulluk deyince fakirlik gelir aklımıza,
Parasızlık hep öne çıkar yani.
Daha kötüleri de vardır oysa;
Vicdan yoksulluğu,
Ahlak yoksulluğu,
Sevgi yoksulluğu gibi.
Aslında fakirlik çözümü en kolay olanı,
Diğerleri yoksulluğun dibi..

ŞUBAT 2023, SUADİYE

UMUT


Atilla Akıncı Şiirleri - Umut Şiiri


Ben, umutların kaybolmadığı yerlerde
Saklarım kendimi.
Yitirilmiş umutların yerini
Gizli korkulara bırakmayı hiç istemem.
Tünelin ucundaki küçük ışık ile
Kuruyan bahçedeki son şekil
Görünür olmalı yani.
Karanlık köşeleri de sevmem mesela,
Ya güneşe ulaşmalı ellerim
Bir yerlerden,
Ya da gökyüzüne dokunmalı
Bir şekilde.
Çıkmaz sokakların girilmez tabelaları
Çoğu zaman ürkütür beni,
Girdiğim yolun bir çıkışı olduğunu
Bilmek isterim yolun başında.
'Peki bir gün ölüm tabelası asılsa 
Yolun girişine'
Diye soracak olursanız
Yanıtı zor tabii ki,
Bilmem ne yaparım o zaman ?
Sanırım bir kenara alırım
Kırgınlıkları, dargınlıkları,
Ölümün içerisinde bulmaya çalışırım aydınlıkları..

AĞUSTOS 2022, YAKACIK

YAŞLI BALKONLARI


               
  

Siz bakmayın öyle
Yaşlı balkonlarının
Karanfiline, gülüne,
Aslında zaman
Bir telefon kadar
Yakındır ölüme..

YAKACIK,  HAZİRAN 2022 

KIRK KERE DÜŞÜNECEKSİN


            
Ciddi iştir sevmek,
Ağzından sevgi sözü çıkmadan
Kırk kere düşüneceksin yani.
Örnekleyecek olursak;

Diyelim ki evlisin,
Ve olur ya bir gün
Tekerlekli sandalyeye mahkum kaldı sevdiğin,
İşte o an, hiç düşünmeden,
Üstelik yüzünü de ekşitmeden,
Tekerlekliyi tüm benliğinle kavrayıp
Bir ömür boyu taşıyabilmektir sevgi..

Gün gelir desteğin gerekir
Sevdiğim dediklerine,
Ve sen o güce sahip olduğunu bilirsin,
İşte o an,
En değerli şeylerini,
Ucunda mutlu etmenin dışında
Hiç bir ödülün olamayacağını bile bile,
Sorgusuz,sualsiz paylaşabilmektir sevgi..

An olur,haksızlığa uğradığını hissedersin
İsyan bayrakları uçuşur sevginin gönlerinde,
Sen yine de ağzındaki son acı sözü yutacak,
Sabrını suskunluğunun içine gizleyeceksin,
Çünkü katlanmak değil sabredebilmektir sevgi..

Diyelim ki sapsarı uzanmış yatıyor sevdiğin
Çaresizlik yatağında,
Olur ya,
Böbreğinin dokusu da tuttu,
İşin içinde ameliyat var!
Tek böbrekle yaşamanın riski var!
Var oğlu var.
İşte bu sorulara hiç takılmadan,
Daha ilk cümlede,
Sensiz iki böbreğim olsa ne olur?
Diyebilmektir sevgi..

Ve gün gelir,
Sivil postallar gezinmeye başlar
Özgürlük çimlerinin üzerinde,
Kendini toplumda azınlık,
Düşlerinde çaresiz hissedebilirsin,
İşte o an
Kaçıp daha iyi bir hayata gidebileceğin halde
Çıkarlarını bir kenara koyup
Savaşabilmektir sevgi..

Uzun lafın kısası,
Sevgi fedakarlıkların sınırında gizlidir.
Ölçmek istiyorsan,
Kanıt yaptıkların,
Umut yapabileceklerindir yani.
İçini doldurabiliyorsan ne ala,
Dolduramıyorsan,
Sevgilerin yalan,
Sahip olduğun her şey talandır.
Unutma!
Seviyorum demeden önce
Kırk kere düşüneceksin..

SUADİYE, HAZİRAN 2022

SÖZSÜZ UMUTLAR




Sözün bittiği yerdeyiz sanki,
Ne söylesek yeni değil,
Korkularımızı sıralasak birbiri ardına,
Dışarıda bahar var, yeri değil.
Gel susma hakkımızı kullanalım istersen,
Duygular bu gece sessiz olsun,
Hayaller kuralım hiç konuşmadan,
Umutlarımız sözsüz olsun..




SUADİYE, MAYIS 2022

ÖĞRENİLMİŞ KARMAŞA



Karışıklık içindeki düzeni severim ben,
Herşey bıraktığım yerde,
Bıraktığım gibi durmalı yani,
Örneğin;
Çizili alanlara hapsedilmiş bahçeler
Anlamsız gelir bana,
Benim bahçem
Çiçeklerin kuralsızca açtığı,
Ayrık otlarının çimlerden utanmadığı
Korkusuz ve özgür alanlar olmalı..
Sokak kedilerini
Ev kedilerinden daha çok severim mesela,
Kediyle aramda kendiliğinden ve
Esaretsiz bir bağ oluşmalı,
Bensiz de var olabilmenin korkusuzluğuyla
Sokulmalı yanıma ve hemen gitmemeli,
Döndüğümde de neredesin diye sitem etmemeli.


Bir başka örnek
Giysilerimle ilgili:
Gardropta karışık yaşamalı
Kazaklarım,gömleklerim vesaire,
Kural tanımadan dağılmalı
Dolabın içerisine,
Ve özgürce beklemeliler
Beni kaygısızca, öylesine..
Masamdaki notlar
Yapıştırdığım yerde kalmalı,
Hangi duygularla,
Nereye bıraktığımı
Ve nereden başlayacağımı
Hatırlatmalı bana..
Müzik listem karmakarışık olmalı,
Bir Halep'ten bir Şam'dan misali,
'And the waltz goes on' ile başlamalı,
Cem Karaca ile devam etmeli,
Sonra fonda,
Irmak kenarındaki evinin penceresinde
Hüzünlü ve güzel yüzüyle bakan
Anneannem gözükmeli,
Ve bir Sarı Gelin çalmalı damardan..


Kadına gelince,
Bak burası mühim,
Gecenin son elbisesi
Buruşuk atılmalı koltuğun üzerine,
Ve uyandığımda o elbise bana,
Sabahın öncesindeki gecenin
Tüm sıcaklığını anımsatmalı.
Saçlar dağınık ve
Anlamsızca dökülmeli yüzünün üzerine,
Sudan önce ben dokunmalıyım
Dudaklarına, gözlerine..
Uzun lafın kısası,
Bir türlü sevemedim bu el yapımı
Tertip ve özeni,
Öğrenilmiş karmaşada buluyorum ben
Huzurlu düzeni...

MART  2022, SUADİYE

BİLEMEZSİN




Haziran ortası,
Hava oldukça sıcak,
Denize bakıyorum,
Öfke köpükleri dalgalanıyor üzerinde,
Sanırım, deniz de benim gibi uykusuz geceden,
Azalan zamanların umutsuz sabahlarında
Belki de huzursuzluğunu kusuyordur inceden..?
Şezlonga uzanıp beklesem,
Köpükler de hüzünler gibi
Sessizce kaybolur gider mi?
Yüzüm güneşe dönük uzanıyorum,
Karşımda orta yaşlı bir çift,
Yan tarafımda ise yaşlıca bir adam,
Denizi seyrediyorlar,
İskelede dört kişiyiz yani.
Sanırım onlar da benim gibi
Köpüklerin gitmesini bekliyorlar.
Karşımdaki adam eşiyle sohbet ediyor,
Kulak misafiri oluyorum,
Adam endişeli,
Düşünceleri yorgun sesine aksediyor,
Hanım, diyor,
Bir ömür, bu kadar emek, bu kadar çaba,
Neye yarayacak acaba?
Sanırım çocuklarını kastediyor..
Kadın, cevabını bilmediği soruyu düşünürken
Adam devam ediyor;
Yapılanların değeri gerçekten biliniyor mu sence?
Kadın suskun beklerken,
Eşi duyduğumuzu farkedip
Sevimli bir tebessümle bizim tarafa yöneliyor:
Sizler de işittiniz sanırım,
Ne dersiniz ?
Büyük fedakarlıklar
Büyük sevgiler biriktirir mi sizce?
Ben soruyu algılamaya çalışırken,
Yanımdaki yaşlı adam beklemeden
Kalın ve yorgun bir sesle yanıtlıyor:
Sanırım bilemezsiniz,
Neden? diyor adam ,şaşkın bakışlarla,
Devam ediyor yaşlı adam,
Sizinle eşinizi görüyorum arada bir,
Şu beyaz Mersedes'i kullanıyorsunuz, 
Evet ama ,ne alakası var arabayla?
Yani, varlıklı bir ailesiniz tahminimce,
Evet diyor adam, iş adamıyım,
Allah'a şükür ,biraz birikimim de var,
Bu birikim de ilginç bir sözcük!
Nasıl birikiyor,
Ben de neden birikmedi bilmiyorum?
Ama neyse, konumuz bu değil,
Sonra devam ediyor;
Sevildiğini bilmek,
Varlıksız insanlar için
Tanrı'nın bir ödülüdür,
Çocuklarına bırakacak bir şeyin yoksa,
Sana gösterilen sevgiler de, tepkiler de,
Lekesiz ve çırılçıplaktır yani!
Varlıklıysan, duyduğun güzel sözlerin
Ne kadarının gerçek olduğunu
Hiç bir zaman bilemezsin,
Tanrı'nın adaleti de tam buradadır işte,
Burada denge zenginlerin aleyhine çalışır.
Eğer varlıklıysan
Sevgilere ilişkin doğruları öğrenemeden
Ölebilirsin yani..
Sevgi sözcüklerinin gerçekliğine
Geride hatıralarından başka bir şey bırakamıyorsan
İnanabilirsin ancak.
Kadın ve adam şezlonglarını yaklaştırıyorlar,
Yaşlı adamın fütursuz ama bilgece yorumları Kafalarını karıştırıyor sanırım,
Ve kadın konuşuyor:
Sözleriniz gerçekçi olabilir ama can yakıyor,
Kafa karıştırıyor,
Yaşlı adam gülerek;
Burada, gerçeklerle yüzleşebilme cesareti yarışıyor,
Benim yorumum
Çalışmadığınız yerden geldiği için
Kafanız karıştı sanırım.
Kadın devam ediyor;
Peki, diyelim ki varsayımınız doğru,
Hiç çıkış yolu yok mu?
Ne tavsiye edersiniz yani?
Yaşlı adam, sakin ve hüzünlü bir ses tonuyla
Devam ediyor;
Zamanınızın daraldığını hissettiğinizde
Çevrenizi dikkatle izleyin,
Önceleri sizi acımasızca eleştirenler,
Etrafınızda dolanmaya başlarlarsa,
Sakın o anda
Değerinizi anlayıp değiştiklerini sanmayın,
Neden, artan sevgileri değil
Sizin eksilen yıllarınız olabilir,
Ya değilse, diyor kadın,
Ya gerçekten üzülüyorlarsa,
Dedim ya,
Konu, neyin doğru olduğu değil,
Sizin bunu asla bilemeyecek olmanız,
Doğru yanıtların listesi
Hiç kimsede yok yani..
Ben, yapılacak tek şeyin,
Sonuç ne olursa olsun umursamadan
Doğrularda direnmeyi
Sürdürmek olduğunu düşünüyorum.
Siz ,eğilen omuzlarınıza ve doktorlara bakmayın,
Gerçekte, insanı ayakta tutan
Kas ve iskelet sistemleri değil,
Einstain'nin söylediği gibi:
İlkeleri ve hayata karşı duruşlarıdır bence.
Yani, tekerlekli sandalyede,
Ayaktakilerden
Daha dik ve onurlu olmak ta mümkün..
Konuşmaları orada bırakıp
Yavaşça denize yöneliyorum,
Köpükler yok olmuş,
Deniz pırıl pırıl,
Hava çok net ve açık,
Ayvalık ile Midilli'nin birleştiği yer
Bir göl gibi sarmış körfezi,
Girsem, uzun uzun yüzsem,
Deniz kokusunu içime çeksem
Ve orada bıraksam kaybolan zamanları..
Şezlongda konuşmalar hararetle sürüyor,
Merak ediyorum!
Acaba, kadınla adam
Yaşlı adamdan bıkmış mıdır?
Bu gece dolunay var sanırım,
Yengeç'e yer ayırtsak
Sardalya çıkmış mıdır?


SUADİYE, ARALIK 2021

BİR ŞEKİLDE, BİR YERLERDEN


Bir yanın eksik kalacak gittiğimde biliyorum,
Aklından geçenleri bana anlatamadığın
Tanımadığın o boşluğun varlığına alışmak,
Yokluğun kendisini kabullenmekten daha zor olacak.
Ölüm, yorumlara sığmayan karanlık,
En gizemli olay,
Üstüne,birlikte dolu dolu 43 yıl,
Dile kolay..
Sen yine de istersen
Paylaş gecenin birikimlerini
Kahve sabahlarında benimle,
Ve çam ağaçlarının arasında
Dans eden kuşlarla
Yolla gökyüzüne,
Ben onları BİR ŞEKİLDE bulur,
Bakarsın BİR YERLERDEN dokunurum,
İçin acıyor ve kıvrılmışsan yatağına
Bir sonbahar sabahında,
Kimbilir belki gelir,
Yavaşça yanına sokulurum…



SUADİYE,KASIM 2021 

Hayal Kurmak



Çok keyiflidir hayal kurmak,
Sınırı,hesabı yok yani,
Seç beğen kur,
Dükkan tümüyle senin,
Hatta öyle ki,
Bazen kurduğun hayaller
O hayalleri yaşamaktan çok daha güzeldir,
Ulaşamam diye vazgeçme sakın,
Hayaller ancak ulaşılmaz olduğunda özeldir.

YAKACIK, EKİM 2021

   

SENEYE DE GİYEMEZSİN





Her yaş ayrı güzeldir derler hani,
İnsan hissettiği yaştadır falan,
Siz böyle süslü laflara inanmayın,
Gerçekte sonun başlangıcıdır yetmişli yıllar,
Bir yanda
Yıpranmış vücutlarda yılların tortusu,
Diğer yanda
Telefonlarda kötü haber korkusu,
Yeni günler yeni umutlar yerine
Yeni ağrılar taşır,
Yani,gitgide azalır yaşam coşkusu.
Gelecek yıl nelere gebe
Asla bilemezsin
Öylesine büyük gelir 
ki dertler üstüne,
Seneye de giyemezsin..

BUNALIM PAZARI



Bunalım pazarındayız bu dönem,
İndirim diz boyu,
Seç beğen al yani,
Kanser mi istersin çeşit çeşit,
Virüs desen, ister deltalı ister deltasız,
Yangın mı, yetmişikisi bir arada
Yurdun her köşesinden ,orman orman.
Ayrıca ülkeyi yönetenlerin aymazlıklarını
Buz dolabında kutuplaştırılmış olarak saklıyoruz,
Gelecekten umutsuzluklar desen diz boyu.
İsterseniz cehalet sarayım biraz her kafadan,
Bilenden de var bilmeyenden de stoklarımızda,
Ayrıca bunlar fiatları hiç değişmeyen ürünler,
Enflasyon yanlarına uğramadı yani.
Pula dönmüş Türk Liralarımız da var
Deste deste,
Yetmezse göçmen stoklarımız bol,
Güneyden doğudan akın akın,
Üstelik yanında İstanbul depremi korkusu,
Bir alana bir bedava.
Her on müşterimizden birine
Yurt dışından ahkam kesmek için peynir tahtası
Müessesemizin armağanı.
Bunalım desen, üst üste ,koli koli,
İstemeyene tükenmişlik sendrumu veriyoruz,
Yanında da bolca melankoli..




KÜÇÜKKUYU, AĞUSTOS 2021

GARİP ŞEYLER



Garip şeyleri sever ve özlerim ben,
Örneğin;
Sabah demlikten çıkan ilk çayın kokusunu çaydan,
Kahve içelim sözünü, kahveden daha çok severim.
Nevizade de eski evlerin nemine karışmış 
Anason kokusu
Rakıdan daha fazla sarhoş eder beni.
Yumurta günlerinde geceden çıkartılan 
Sabah yumurtasının
Eski cezve içindeki görüntüsüne,
Suadiye istasyonunda tren dururken
İlk gürültüsüne bayılırım.
Seyahate çıkmaya karar verdiğim ilk an ve
Uçak piste dokunduğunda 
Lastiklerden çıkan ilk duman,
Seyahatin en keyif aldığım anlarıdır.
Sevdiklerimizin ölüm yıl dönümlerine gelince;
İşte o anlarda,
Babamın Fındıkzade’de ki evimizin merdivenlerinde
Zorlanan nefesini,
Annemin Ataköy’de getirdiğim hediyeleri açarken
Çocuksu hevesini özlerim.
Sevginin de, beklenmedik anda dokunanı
Ve koşulsuz olanı kabulumdur.
Yani, sevgiyi sözlerde değil,
Gözlerde görmeyi severim ben.




TEMMUZ 2021, KÜÇÜKKUYU

AYAK SESLERİYLE YAŞAMAK




Hiç bitmez bu ayak sesleri,
Mutfaktan gelen koku
Annenin yaptığı ilk cevizli kekin,
Babanın gülümseyen yüzü, 
Kapıda seni bekleyen
İlk bisikletin ayak sesidir.
Gönlüne saplanan güzel gözler
Yaklaşan ilk aşkın,
İnciten acı sözler
İlk hayal kırıklığının ayak sesidir.
Bir bebek çığlığı yükselir birgün
Doğum odasından,
Bu ilk sorumluluğunun,
Sırtında taşıdığın bebek yatağı
İlk yorgunluğunun ayak sesidir.
An olur cehalet çizmeleri gezinir
Özenle koruduğun değerler üzerinde,
Ve değiştirmeye gücün yetmez,
Çocuğunun yüzüne bakarsın endişeyle,
İşte bu,geleceğe ilişkin umutsuzluklarının
İlk ayak sesidir.
Sonra o gün gelir,
Bir doktor alır beyaz dosyayı önüne,
Anlamadığın Latince soslu yorumlar yapar,
İşte bu belki de
Yaklaşan ilk karanlıkların ayak sesidir..
Uzun lafın kısası,
Ayak sesleri hiç bitmez,
Yaklaşan ayak sesleri ile yaşamaktır hayat.


KÜÇÜKKUYU,HAZİRAN 2021     

SİYAHLI KADIN




Yıllık şirket uygulaması işte,
Check up sonrası kahvaltı için
Alt kata iniyorum,
Girişteki kafe
Bir hastaneye göre
Oldukça sakin ve sessiz,
Köşede bir yere ilişir ilişmez
Yan tarafta kahvesini yudumlayan
Yaşlı ama bakımlı kadın dikkatimi çekiyor,
Elindeki kitabı okumaya çalışıyor ama
Aklı başka bir yerde gibi,
Beyaz ipek bluzu,  
Siyah ve şık etek ceketi,
Kıyafetini tamamlarken,
Zarif Vakko eşarbı ile boynundaki kırışıklıkları,
Siyah ve iri gözlükleri ile de
Gözlerindeki huzursuzluğu örtmeye çalışıyor,
Babamın değimiyle;
‘Caminin minaresi yıkılmış ama
Mihrap yerinde ‘ yani..
İzlediğimi hissediyor ve bana doğru dönerek,
Kahvesi fena değil dene istersen,diyor,
Sonra devam ediyor;
Eşim operasyonda onu bekliyorum.
Kısa bir sessizlikten sonra
Dudaklarımı zorlayarak yaratmaya çalıştığım
Bir umut gülümsemesiyle
Bakıyor ve geçmiş olsun diyorum,
Devam ediyor;
Açık kalp ameliyatı,
Üç damarı değişiyor,
İkimiz bir hafta arayla aldık kötü haberleri.
Sizin neyiniz var?
Onu hiç sorma.!
Benimki,Allah’tan ümit kesilmezin
Bir üst aşaması yani..
İki ayrı doktor
Yorgun, umutsuz ama alışkın ifadelerle
Paylaştılar acı gerçekleri,
Sonrada, işim bu! dercesine
Kibarca terkettiler odayı,
Arkalarında kalan cevapsız sorularımızı
Çok da merak ettiklerini sanmıyorum.
Bize gelince,
Gerçeklerin,söylenenlerde değil 
Söylenmeyenlerde gizlendiğinin bilinciyle
Bakakaldık birbirimize.
Eşimin sorunu daha acil olduğu için
Önceliği o aldı.
Ya siz ? diye soruyorum,
İri gözlüğünü
Hafifçe aşağı kaydırarak devam ediyor,
Göz torbalarının görünmesini istemiyor sanıyorum,
Ben galiba bu yüzü bir yerden tanıyorum..
Kadın devam ediyor,
Henüz plan yok,
Zaten yaşlanırken ilk öğrendiğin şey
Altmışından sonra uzun geleceği,
Yetmişinde ise
Bir sene sonrasını planlamamak oluyor.
Ya sonrası? diye soruyorum bir cesaretle,
Sonrasında, en iyi planın
Plan yapmaktan vazgeçmek olduğunu keşfediyorsun,
Bir kelebek gibi yani,
Hiçbirşeyi kafana takmadan
Rüzgara karşı çırpıp duruyorsun kanatlarını..
Sandalyemi kadının masasına yaklaştırarak soruyorum,
Yakınlarınız,akrabalarınız ?
Tek kardeşimi kaybettim diyor,
Çocuğumuz olmadı,
Akrabalara gelince,
Özel bir kaç kişiyi çıkarırsan,
Bence gerisi yalan zaten,
Eşten dosttan bahsedecek olursak,
Yaşamının özetini
Ölüme yaklaştığını hissettiğinde anlıyorsun,
İşte o anda aklına sadece bir kaç kişi geliyor,
Arkanda bıraktığın çoluk çocuğu saymıyorum,
Onlar senin sorumlulukların,
Senin sevdiklerindir,
Oysa yaşamın gerçek özeti,
Seni sevdiğini kanıtlamış olanlar,
Yani ,seni gerçekten sevenlerdir,
Ölümün ayak seslerini duyduğunda,
Aklına önce onlar gelir
Ve sen buna şaşırırsın..
Yani yaşamı süt gibi düşün,
O bir kaç kişiyi çıkarırsan
Beyazlığını yitiriyor,
Gerisi sudan ibaret kalıyor yani,
Ama maalesef gençliğinde
Sen sütün tamamını beyaz zannediyorsun.!
Böyle durumlarda en güzel sözün
Sessizlik olduğunu düşünerek
Bir süre susuyor ve sonra
Elindeki kitabı soruyorum?
Şiir kitabı diyor.
Şiirle ilgileniyor musun?
Ben aslında roman okumayı
Tercih ederim diyorum,
Kadın devam ediyor;
Şiir ve romanın en belirgin farkı
Duygu tasarrufudur,
Biz herşeyi tasarruf eden bir nesiliz,
Plastik kutu biriktirenlerin
Son kırıntılarıyız yani..
Anlayamadığımı ifade eden
Bir soru formuyla bakıyorum,
Kadın konuşmayı sürdürüyor;
Şiir ,duyguları en cimri ifade etmenin yoludur,
Kısa satırlara
Akılda kalabilecek mesajlar yüklemektir,
Okuması kolay,yazması zordur,
Taşı gediğine iyi koyacaksın yani..
Ama duygular ve alışkanlıklar
Zamanla değişmiyor mu?
Biz de çocuklarımıza…derken sözümü kesiyor,
O halde neden son otuz yıldır,
Ruhumuza kara saplı bir bıçak gibi oturan
Yeni şarkılar ve türküler çıkmıyor?
Cesaretimi topluyor ve
´Belki de ihtiyaç yok` diyorum,
Kadın elime dokunarak gülümsüyor,
İyi ama o halde neden
Ada sahillerinde dolaşıyorsunuz hala?
Şadiye’ye bir alternatif yok mu yani?
Elifsu ve Efecan’lara neden şarkı üretilemiyor?
Bence Yıldırım Gürses’in SON MEKTUBU
Sizin deyiminizle bir kırılma noktası oldu,
Sonrasında ne duygu kaldı geriye
Ne de gönül çiçeklerini sulayan sevgiler..
Bu tatlı söyleşiyi acı bir telefon sesi kesiyor,
Kadın, öyle mi, geliyorum
Diyerek yerinden doğruluyor,
Yüzümü sevgiyle okşuyor,
Ne kadar güzel bakıyorsun,
Seninle konuşmak,
Gerçi sen pek konuşmadın ama
Yine de bana iyi geldi,
Sen kafana takma sakın,
Önündeki uzun yılları düşün,
Mevlana ne demiş?
‘Ölür ise ten ölür,can ölesi değil’
Kalkıyor ve yaşlı bedenini zorlayarak
Dik durmaya çalışıyor ve köşeden kayboluyor.
Benimle eski yıllarına döndü,
Genç görünmeye çalışıyor sanıyorum,
Ben bu yüzü bir yerden tanıyorum..
Arabayı çalıştırmadan önce
O şarkıları buluyorum,
‘Anla artık anla beni,unut bütün geçenleri’
Bu kafayla şirkete dönmek zor,
Aklımda kadının yaşadıkları,
Kalbimde günü özetleyen acı bir yakı,
Sadece yalnız kalmak ve düşünmek istiyorum,
Belki boğazda bir istavrit
Ve bir duble rakı..




YAKACIK,HAZİRAN 2021

UMUT KÖŞESİ









7.15 gibi çıkardın kapıdan,
Uzun ve ince topuklu ayakkabılarınla
Aşağı süzüldüğünde
Tam 18 basamak sayardım.
Önce makyajının altına gizlenen
Beyaz ve sisli yüzün görünür,
Sonra yoğun parfümünün
Kokusu yayılırdı ortalığa.
Ben apartmanınızın köşesinde
Özenle kendimi gizlerdim,
En büyük endişem
Varlığımdan tedirgin olmandı,
Umutlarımı ertesi sabaha taşıyamamaktan
Deli gibi korkardım yani..
Arada bir göz göze geldiğimizde
Metal bakışlarınla
Aramıza koyduğun
Aşılmaz asmalı köprülere alışmıştım ama
Yine de içim ölesiye acırdı.
Sonra yavaşça arabanın anahtarını çıkartır,
Uzun ve pembe tırnakların
Kırılmasın diye özenle tutardın,
Oysa ben o an
İçimdeki fırtınayı koyacak yer bulamazdım.
Gaza basıp uzaklaştığında
Ardında buğulu bir boşluk sezilirdi,
Sonra araban köşeden hızla döner
Finalde içim ezilirdi..






YAKACIK ,MAYIS 2021

BOŞLUK







O sarı evin köşesinde beklerdim seni,
Çünkü eviniz en iyi oradan gözükürdü,
Sonra an gelir
Uzun , ince boynun
Ve kış beyazı kollarınla
Bir kuğu gibi süzülürdün pencereye,
Gri bulutlara bakardın en çok,
Sanki ellerini açıp uçacak gibi.
Elinde hep bir cigara
Gözlerinde gizemli bir boşluk olurdu.
İşte o anlarda ben
İçinde yerimi çalan o boşluğu
Deli gibi kıskanırdım.
Nisan yağmurları çiselerdi ince ince
Sarı evin köşesinde ıslanırdım..


İSTANBUL,SUADİYE MART 2021

SESSİZ HAYKIRIŞLAR

Siz beni Söylediklerimle tanırsınız, Suskunluğumu bir duysanız Utanırsınız.. SUADİYE , ŞUBAT 2025