Yıllık şirket uygulaması işte,
Check up sonrası kahvaltı için
Alt kata iniyorum,
Girişteki kafe
Bir hastaneye göre
Oldukça sakin ve sessiz,
Köşede bir yere ilişir ilişmez
Yan tarafta kahvesini yudumlayan
Yaşlı ama bakımlı kadın dikkatimi çekiyor,
Elindeki kitabı okumaya çalışıyor ama
Aklı başka bir yerde gibi,
Beyaz ipek bluzu,
Siyah ve şık etek ceketi,
Kıyafetini tamamlarken,
Zarif Vakko eşarbı ile boynundaki kırışıklıkları,
Siyah ve iri gözlükleri ile de
Gözlerindeki huzursuzluğu örtmeye çalışıyor,
Babamın değimiyle;
‘Caminin minaresi yıkılmış ama
Mihrap yerinde ‘ yani..
İzlediğimi hissediyor ve bana doğru dönerek,
Kahvesi fena değil dene istersen,diyor,
Sonra devam ediyor;
Eşim operasyonda onu bekliyorum.
Kısa bir sessizlikten sonra
Dudaklarımı zorlayarak yaratmaya çalıştığım
Bir umut gülümsemesiyle
Bakıyor ve geçmiş olsun diyorum,
Devam ediyor;
Açık kalp ameliyatı,
Üç damarı değişiyor,
İkimiz bir hafta arayla aldık kötü haberleri.
Sizin neyiniz var?
Onu hiç sorma.!
Benimki,Allah’tan ümit kesilmezin
Bir üst aşaması yani..
İki ayrı doktor
Yorgun, umutsuz ama alışkın ifadelerle
Paylaştılar acı gerçekleri,
Sonrada, işim bu! dercesine
Kibarca terkettiler odayı,
Arkalarında kalan cevapsız sorularımızı
Çok da merak ettiklerini sanmıyorum.
Bize gelince,
Gerçeklerin,söylenenlerde değil
Söylenmeyenlerde gizlendiğinin bilinciyle
Bakakaldık birbirimize.
Eşimin sorunu daha acil olduğu için
Önceliği o aldı.
Ya siz ? diye soruyorum,
İri gözlüğünü
Hafifçe aşağı kaydırarak devam ediyor,
Göz torbalarının görünmesini istemiyor sanıyorum,
Ben galiba bu yüzü bir yerden tanıyorum..
Kadın devam ediyor,
Henüz plan yok,
Zaten yaşlanırken ilk öğrendiğin şey
Altmışından sonra uzun geleceği,
Yetmişinde ise
Bir sene sonrasını planlamamak oluyor.
Ya sonrası? diye soruyorum bir cesaretle,
Sonrasında, en iyi planın
Plan yapmaktan vazgeçmek olduğunu keşfediyorsun,
Bir kelebek gibi yani,
Hiçbirşeyi kafana takmadan
Rüzgara karşı çırpıp duruyorsun kanatlarını..
Sandalyemi kadının masasına yaklaştırarak soruyorum,
Yakınlarınız,akrabalarınız ?
Tek kardeşimi kaybettim diyor,
Çocuğumuz olmadı,
Akrabalara gelince,
Özel bir kaç kişiyi çıkarırsan,
Bence gerisi yalan zaten,
Eşten dosttan bahsedecek olursak,
Yaşamının özetini
Ölüme yaklaştığını hissettiğinde anlıyorsun,
İşte o anda aklına sadece bir kaç kişi geliyor,
Arkanda bıraktığın çoluk çocuğu saymıyorum,
Onlar senin sorumlulukların,
Senin sevdiklerindir,
Oysa yaşamın gerçek özeti,
Seni sevdiğini kanıtlamış olanlar,
Yani ,seni gerçekten sevenlerdir,
Ölümün ayak seslerini duyduğunda,
Aklına önce onlar gelir
Ve sen buna şaşırırsın..
Yani yaşamı süt gibi düşün,
O bir kaç kişiyi çıkarırsan
Beyazlığını yitiriyor,
Gerisi sudan ibaret kalıyor yani,
Ama maalesef gençliğinde
Sen sütün tamamını beyaz zannediyorsun.!
Böyle durumlarda en güzel sözün
Sessizlik olduğunu düşünerek
Bir süre susuyor ve sonra
Elindeki kitabı soruyorum?
Şiir kitabı diyor.
Şiirle ilgileniyor musun?
Ben aslında roman okumayı
Tercih ederim diyorum,
Kadın devam ediyor;
Şiir ve romanın en belirgin farkı
Duygu tasarrufudur,
Biz herşeyi tasarruf eden bir nesiliz,
Plastik kutu biriktirenlerin
Son kırıntılarıyız yani..
Anlayamadığımı ifade eden
Bir soru formuyla bakıyorum,
Kadın konuşmayı sürdürüyor;
Şiir ,duyguları en cimri ifade etmenin yoludur,
Kısa satırlara
Akılda kalabilecek mesajlar yüklemektir,
Okuması kolay,yazması zordur,
Taşı gediğine iyi koyacaksın yani..
Ama duygular ve alışkanlıklar
Zamanla değişmiyor mu?
Biz de çocuklarımıza…derken sözümü kesiyor,
O halde neden son otuz yıldır,
Ruhumuza kara saplı bir bıçak gibi oturan
Yeni şarkılar ve türküler çıkmıyor?
Cesaretimi topluyor ve
´Belki de ihtiyaç yok` diyorum,
Kadın elime dokunarak gülümsüyor,
İyi ama o halde neden
Ada sahillerinde dolaşıyorsunuz hala?
Şadiye’ye bir alternatif yok mu yani?
Elifsu ve Efecan’lara neden şarkı üretilemiyor?
Bence Yıldırım Gürses’in SON MEKTUBU
Sizin deyiminizle bir kırılma noktası oldu,
Sonrasında ne duygu kaldı geriye
Ne de gönül çiçeklerini sulayan sevgiler..
Bu tatlı söyleşiyi acı bir telefon sesi kesiyor,
Kadın, öyle mi, geliyorum
Diyerek yerinden doğruluyor,
Yüzümü sevgiyle okşuyor,
Ne kadar güzel bakıyorsun,
Seninle konuşmak,
Gerçi sen pek konuşmadın ama
Yine de bana iyi geldi,
Sen kafana takma sakın,
Önündeki uzun yılları düşün,
Mevlana ne demiş?
‘Ölür ise ten ölür,can ölesi değil’
Kalkıyor ve yaşlı bedenini zorlayarak
Dik durmaya çalışıyor ve köşeden kayboluyor.
Benimle eski yıllarına döndü,
Genç görünmeye çalışıyor sanıyorum,
Ben bu yüzü bir yerden tanıyorum..
Arabayı çalıştırmadan önce
O şarkıları buluyorum,
‘Anla artık anla beni,unut bütün geçenleri’
Bu kafayla şirkete dönmek zor,
Aklımda kadının yaşadıkları,
Kalbimde günü özetleyen acı bir yakı,
Sadece yalnız kalmak ve düşünmek istiyorum,
Belki boğazda bir istavrit
Ve bir duble rakı..
YAKACIK,HAZİRAN 2021