Evin kapısını sessizce kapatıp çıkıyorum,
İçimde büyüyen bir yalnızlık,
Vakit gece yarısı, kafam karmakarışık.
Arabanın soğuk koltuğuna yerleşiyorum,
İstikamet zeytin ağaçları ve ardında bir deniz..
Radyonun kısık sesi bile fazla geliyor,
Bu gece ruhumda müziğe yer yok,
Konuşarak ulaşamadığım yanıtları,
Gecenin sessizliğinde aramak istiyorum.
Boşluklar,endişeler ve cevapsız sorularla birlikte,
Düşüncelerin dibine doğru ilk gaza basıyorum.
Farların ışıkları sessizliği lekeliyor,
Gece araba kullanmayı hiç sevmiyorum..
Yasak hızlarda huzur aradığım saatlerin sonunda,
Zeytin ağaçlarının arasından ilk deniz gözüküyor,
Henüz hiç bir soruya yanıt bulamadım,
Kim bilir belkide yanıtlar, cevapsız soruların içinde gizlidir.
Camı açıyorum,
Ege'nin kokusu buram buram..
Koya yaklaştığımda Kaptan'ın kayığını görüyorum,
Her zamanki yerinde sakin ve demirli,
Yorgun motorunu çalıştırıp,
Açık denizlere taşıyacak kader arkadaşını sabırla bekliyor.
Sahilde bir taşın üzerine ilişiyor ve güneşin doğuşunu izliyorum.
Deniz yavaşça aydınlanırken,
Kaptan uzaktan görünüyor.
Karşılaştığımızda ne söyleyeceğimi düşünürken,
Sanki geleceğimi biliyormuş gibi sakince yaklaşıp,
Hoş geldin evlat diyor.
Sonra parmağını ıslatıp havaya tutuyor,
Bu gün rüzgar yok, deniz sakin,
Vakit kaybetmeyelim istersen,
Ben kayığa çıkıyorum,
Motor çalışınca halatı çözersin,
Motor nazlı, ara sıra çalışır bilirsin,
Garantisi yok yani,
O da benim gibi, bedeni yaşlı ve yorgun,
Ama ruhu genç ve umutlu.
Dayanamayıp soruyorum ; kaptan şaşırmadın mı ?
Sanki geleceğimi biliyor gibisin.
'Hissi Kablel Vuku' diyor,
İçime doğdu yani.
Seni çok özlemişim evlat ve burada yanımdasın,
Gerisinin ne önemi var,
Hadi çok konuşma, at halatı,
Sülüna torbasını yere koy,oraya iliş.
Kayık yorgun motoruyla hareket ediyor,
İstikamet Midilli açıkları..
Gözlerimi kapatıp denizin kokusunu hissediyorum,
Motorda bir aritmi,
Neredeyse durdu duracak,
Doktor dinlese, önce anjiyo,sonra bıçak yani.
Motorun gürültüsünde kulağıma eğiliyor Kaptan,
Değişmeyeceksin, diyor,
Şaşkınlıkla oltalara bakıyorum,
Devam ediyor,
Kadınlar diyorum, değiştirmek isterler,
Mantıkları ile duyguları birbirinden bağımsız çalışır,
İstediklerini yapacak erkekleri arar,
Yapmayanlara tutsak olurlar.
Sonra özgür kalmak için değiştirmeye çalışırlar,
Değiştirince de tutku biter.
Şaşkınlıkla kafamı toparlamaya çalışırken,
Sabahın ilk güneşiyle aydınlanan bulanık denizi işaret ediyor,
Levrek, diyor, işte bu çamurlu sularda yaşar,
Temiz sulara taşıdığında beslenemez ölür,
Kadın hem levreği ister, hem de temiz suyu,
Levrek,sevgiyi besleyen tutkudur,
Bulanık sular ise,senin içindeki aykırı,yaramaz çocuk,
O çocuğu kaybedersen tutku da yok olur.
Doğrularını korurken,
İçindeki aykırı adamı asla kaybetmeyeceksin,
Levrek bulanık sudan çıkmayacak yani,
Tutkuyu yaşatmanın sırrı bu !
Gözlerimi kapatıp,duyduklarımı bir süre hazmetmeye çalışırken,
Motor son bir kez daha tekleyip duruyor.
İşte mercan kayalıklarına geldik diyor Kaptan,
Kerteriz,kum burnu ile şu beyaz evin kesiştiği yer,
Burası mercan bölgesi.
Çapayı atıp kayığı bağlıyoruz,
Sülünaları oltanın ucuna itinayla yerleştirip,
Durgun sulara salıyoruz,
Dibe vardığında,
Biraz yukarı çekip bekliyoruz,
İşte diyor Kaptan,huzurun tavan yaptığı yer burası.
Her şeyi unutup dibe vur sende,
İçindeki boşlukla orada barışmayı dene,
Sonra biraz yukarı çek kendini ve bekle,
Yanıtlar ilk balık vurduğunda gelmeye başlar,
Bazen doğrular oltaya takılır çekersin,
Bazen de oltadan kurtulur, kaçar gider,
Sen sabır ve umutla bir sonraki balığın vurmasını bekleyeceksin,
Bu kural her yerde geçerlidir unutma!
Ya balık hiç vurmazsa Kaptan,
O zaman ne olacak?
Soğan salatasına domates kesen nasırlı ellerini,
Deniz suyuyla yıkarken,
Yüzüme bakıyor ve yanıtlıyor,
İçine döneceksin!
Belki de balıklar suskunluğunda bağırdığın için kaçmışlardır,
Sessizliğinde de susmasını öğrenmelisin..
Elini omzuma atıp,içimdeki karmaşayı okşuyor bir süre,
Sonra gırtlak kanserinin kıstığı yanık sesiyle,
Eski bir şarkı mırıldanıyor,
'Solsan da sararsan da yine gülpembe dehensin,
Rabbin bana bir nimeti varsa o da sensin'
Yıl 1956 , İskeçe sokakları,
Sula, diyor, şu Rum kadın,
Sana onu anlatmış mıydım ?
KÜÇÜKKUYU, TEMMUZ 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder