Temmuz 2018 İstanbul, bir devlet hastanesi girişi,
İnsanlarda telaş,
İnsanlarda endişe,
İnsanlarda korku,
Arka tarafta, koridorun sonunda 112 nolu oda,
İçeriye yavaşça giriyorum,
Oda sıcak ve nemli,
Duvar kenarında bir yatakta,
Bembeyaz yüzlü,yaşlı bir adam kıvrılmış yatıyor,
Cebo'nun yatağı cam kenarında,
Hastalığın çoğunu aldığı ufacık vücuduyla,
Oturmuş gökyüzüne bakıyor,
Gökyüzü derken, o bildiğimiz mavi değil,
Buluta benzer bir beyazlık ama,bulut değil,
İşte öyle, pis bir İstanbul havası..
Yaklaş diyor bana yavaşça,
Küçülen yüzünde irileşmiş gözlerine bakıyorum,
Korkma diyor,kronometreyi durdurdum,
Ölümdü,zamandı,hiç takmıyorum,
Zaten sonlara inanmam bilirsin,
Başlangıçlara inanmadığım gibi..
İşte bu pencereden bakıyorum diyor haftalardır,
Gün her akşam,ertesi sabah doğmak için ölüyor,
Sabah ta ölmek için tekrar doğuyor,
Bu döngü her şeyde aynı değil mi?
O zaman ,ölüm ne ?, başlangıç ne ?, son ne? ,
Ben diyor,aslında zamana da inanmıyorum.
Kaybolan umutlar bu işin neresinde dersen,
Umut,korkuların anı gözardı etmek için ürettiği bir gerekçe,
Cesursan,bilmediğin gelecek yerine elindeki yaşama bakarsın,
Benim elimde bugün bu ver işte..
Sonra susup bana dönüyor,
Senin tarafta işler nasıl ?
Sözcükleri zihnimde toparlamaya çalışarak,
Bu aralar pek iyi değilim Cebo,diyorum,
Huzursuzum,endişeliyim,kafam karmakarışık.
Yüzünü bana doğru çevirip ,güçlükle gülümsüyor,
Yaşamak zor zanaat derler oğlum,bilirsin,
Sabır ister,güç ister,direnecek göğüs ister,
Yani,soba borusu gibi yürek ister yaşamak.
Sonra ,elimden çekerek yanına oturtuyor,
Yüzüme iyice yaklaşarak,
Bak,örnek veriyim istersen, diyor ve devam ediyor;
Öncelikle,zorlandığın her yokuşun ardında,
Daha da dik bir yokuşun seni beklediğini bile bile,
İlk yokuşu sabırla tırmanacaksın.
Tekerlekleri açılmayan bir uçağın pilotu olduğunu düşün,
İşte o anda,
Ellerin titremeden uçağı yere indire bileceksin.
Üstelik bunu,
Sonunda ölüm ihtimali olduğunu bildiğin halde,
Ölümü hiç düşünmeden yapacaksın.
Günü geldiğinde,
Günü geldiğinde,
Ellerinden kayarak giden 40 yıllık eşine rağmen,
Hayatı öne alıp,yaşama direnmesini becere bileceksin.
Hayatı öne alıp,yaşama direnmesini becere bileceksin.
Hatta yarın,
Onsuz bir yaşama nereden başlayacağını bilmemene rağmen,
İnatla ucundan yakalayıp bırakmayacaksın hayatı.
Bir gün, hiç hazır olmadığın bir anda,
Bir gün, hiç hazır olmadığın bir anda,
Sevilmediğini,istenmediğini hissedebilirsin.
İşte o an,kapının ardında seni bekleyen zorlukları düşünmeden,
Herşeyi elinin tersiyle itip çıkabileceksin kapıdan.
Ayrıca bunu,öyle kızdığın falan için değil,
Onurlu yaşamanın herşeyden daha değerli olduğuna
İnandığın için yapacaksın.
An gelir,hayal kırıklıkları dayanılmaz olur.
An gelir,hayal kırıklıkları dayanılmaz olur.
Sürekli yenilmekten yorulduğunu,
İçinde yaşadığın topluma yabancılaştığını hissedebilirsin.
İşte o zaman,inançlarını sorgulamak yerine,
Onlara daha da sıkıca sarılarak direne bileceksin.
Üstelik bunu yaparken,sonucu hiç düşünmeden,
Gerçek başarının direnmekten vazgeçmemek olduğuna
İnandığın için yapacaksın.
İnatla ve dimdik ayakta kalmayı becere bileceksin.
Yani,uzun lafın kısası,
Yani,uzun lafın kısası,
Üzerinde tonlarca yüke rağmen
Gülümsemeyi becerebilmektir yaşamak..
Odadan çıkarken kafam daha da karıştı,
Cebo'yu son görüşüm olduğunu biliyordum,
Onunla kalıp ölmek mi,
Yoksa yaşamak mı ?
Gülümsemeyi becerebilmektir yaşamak..
Odadan çıkarken kafam daha da karıştı,
Cebo'yu son görüşüm olduğunu biliyordum,
Onunla kalıp ölmek mi,
Yoksa yaşamak mı ?
Daha zor diye düşündüm bir an.
Odanın dışında koridor,
Koridorlarda ter,
Koridorlarda endişe,
Koridorlarda telaş,
Dışarıda bir gökyüzü,mavi değil,
Buluta benzeyen bir beyazlık ama bulut değil,
İşte öyle,pis bir İstanbul havası..
Odanın dışında koridor,
Koridorlarda ter,
Koridorlarda endişe,
Koridorlarda telaş,
Dışarıda bir gökyüzü,mavi değil,
Buluta benzeyen bir beyazlık ama bulut değil,
İşte öyle,pis bir İstanbul havası..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder