Biz aşkı şiirlerden öğrendik,dizilerden değil. Bu nedenle de evliliklerimiz mutlu ve uzun soluklu oldu.
Bugün toplumda yaşanan sosyal boşluk ve tatminsizliğin kökeninde,ortak duyguların azalışı yatmıyor mu ? Şiir ,işte bu duyguları birleştiren bir yapıştırıcıydı. Bugün şiir sevmeyen ve zaman zaman da küçümseyen çoğunluk ,şiirlerin sevilmeyi hak etmediğinin değil bu çoğunluğun gerçek sevgiyi tanımadığının bir göstergesi değil mi?..
Atilla İlhan bir söyleşisinde şiir sevmeyenler için : ‘Yaraları yok ama yaraladıkları çoktur’ şeklinde bir tanımlama yapmış. Şiir sevmemek bir tarz veya bakış açısı değil, bir ‘bakamayış açısı’ ve bir eksikliktir bence..
Bu sayfada, beni en çok etkileyen , şiiri sevdiren, şiir yazma cesareti veren, yaşamın zorluklarına karşı güçlendirip motive eden bazı şiirleri ve şairleri paylaşmak istiyorum.
Aslında itiraf etmeliyim ki ben şiirleri şairlerden daha çok önemsiyorum.Yani kimin yazdığını değil,ne yazıldığını ve bende ne bıraktığını önceliyorum.
Yine de etkilendiğim şairler arasında,başta, Orhan Veli, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf, Atilla İlhan, Ümit Yaşar gibi bir çok şair ismi sayabilirim.
Bana, 'bir zaman yolculuğu yapsan hangi şairimizle tanışmak isterdin? 'diye sorsanız. Kesinlikle yanıtım, 'Orhan Veli'yle çiçek pasajında iki duble içip sohbet etmek isterdim',olurdu...
Ancak, sadece bir kaç şiirini olağanüstü etkileyici bulduğum, Müjdat Gezen, Yılmaz Erdoğan gibi, adının önünde şair yazmayan şairlerin güzel şiirlerini görünce, tanınmış bir şair olmadan da iyi şiirler yazılabileceğini anladım ve bu cesaretle şiir yazma alışkanlığımı ileri dönemlerde de sürdürüp geliştirdim.
Çocukluk yıllarımda duyduğum ilk şiirleri düşündüğümde ,aklıma önce amcam Rahmi Akıncı geliyor. Önceleri Tokat'ta, sonraları İstanbul'da ziyaretimize geldiğinde, uzaklara takılı buğulu gözleri ve güler yüzüyle, E.A.Poe'nin ,Anabelli' sini onun sesinden dinlemek çok özel di. Bekir Sıtkı Erdoğan'ın Maria'sı, Orhon Seyfi Orhon'un ,Çoban ve Peri Kızı, amcamdan dinleyip ezberlediğim ilk şiirlerdi. Mehmet Emin Yurdakul'un tiyatral anlatımlı Kesildi mi Ellerin? şiirini amcamdan dinleyip ezberlemiş ve ilk okul beşinci sınıfta sahnede uygulayarak beğeni toplamıştım. Liseler arası şiir yarışmasında, Maria ile derece almak ta benim için çok güzel bir anıydı..
Amcam Rahmi Akıncı deyince ayrı bir parantez açmak istiyorum. Benim hayatımda gördüğüm en yetenekli insandı. Derler ya hani, 'on parmağında on marifet' işte öyleydi. Tokat ta,tiyatronun baş oyuncusu, orkestranın solisti ve gitaristi, şehrin Atatürk heykellerinin yapımcısı, Tokat sporun önce futbolcusu sonra bölge hakemi. Tüm mekanik işlerde inanılmaz bir usta. Bir aracı vidalarına kadar söküp tekrar yapabilecek kadar bilgiliydi desem ,abartılı olmaz sanırım.
Bir kayığı alıp sürat motoruna dönüştürebilirdi Ayrıca,Ayvalık'ta, bir dubleks evi ,çok az yardımla, tek başına inşa etti. Daha ne sayabilirim ki..? Evet unuttuğum bir şey daha var. Bir film artisti kadar da yakışıklıydı.
Siz hiç böyle birisini tanıdınız mı?
Ancak, bir çok üstün yetenekli insan gibi, dünyayı dar , yaşamı sığ buluyordu. İnsanların gözlerine bakarken arkasını görüyor, söyledikleriyle değil ,söylemedikleriyle ölçüyordu çevresini. Gördüğü çelişkiler onu bazen sosyal ilişkilerde çıkmazlara,bazen de alkole ve sigaraya itiyordu.Ölümü de genç denebilecek bir yaşta, akciğer kanserinden oldu.
Amcamı düşünürken aklıma şu hikaye geliyor :
Bir zamanlar dünyanın uzak bir köşesinde ve sadece körlerin yaşadığı,gelişmiş bir medeniyet varmış. Bir gün tek gözü gören bir çocuk dünyaya gelmiş. 3-4 yaşlarında ,insanların daha önce görmedikleri tarifler,uyarılar yapmaya başlamış.Annesi,babası,alıp kör doktora götürmüşler. Doktor elleriyle muayene edip, açık gözünü görmüş. Buldum demiş, sorun burada.Derhal bir operasyon yapmışlar ve gören gözü almışlar. Çocuğun davranışları ,çevresine uyumlu hale gelmiş. Doktora teşekkür etmişler ve mutlu mesut yaşamışlar..
Amcam bir çok özel yetenekli insanlar gibi gözünü aldırmadan var olmanın çelişkileriyle yaşadı..
Amcacığım,nurlar içinde uyu..
Gelelim şiirlere;
EN SEVDİĞİM ATATÜRK ŞİİRİ
Mustafa Kemal'i gördüm düşümde ,
Daha, diyordu.
Uğruna şehit olasım geldi hemen,
Sabaha diyordu.
Al bir kalpak giymişti al,
Al bir ata binmişti al,
Zafer ırak mı? dedim,
Aha, diyordu.
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
EN GÜÇLÜ BEKLEYİŞ
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne şeytan bekler günahı
Seni beklediğim kadar.
NECİP FAZIL KISAKÜREK
EN DUYGULU UNUTULMA KORKUSU
Nokta noktam,
Dün bir dosttan
Uzun bir mektup aldım,
Beni anlatmış sana,
Ve sen ona,
'Unuttum artık onu' demişsin,
Hem bu sözü,gülerek,
Medarı iftiharla söylemişsin.
Unutamazsın!
Nokta noktam
Unutamazsın!
Çünkü insan
Unutmak için,
Önce unutulmak gerek,
Oysa ki sen,
Hala ben de esen,
Eski kavak yelisin,
Unutamazsın..
Kan değil tüküremezsin,
Ruj değil silemezsin,
Dişi dudaklarına,dişlerimle yazdığım,
Dört heceli erkek adını,
Unutamazsın nokta noktam,
Unutamazsın..
Seninle biz ,
Hala bir kabukta,
İki badem içi gibiyiz.
Baharsın,kokacaksın,
Güneşsin,yakacaksın,
Sabah yatağım kadar rüya dolu,
Sabah yatağım kadar sıcaksın..
Unutamam,
Unutamazsın.
Şimdilik bu kadar,
Öbür mektuba
Daha diyeceklerim var.
Gücenme sakın,
Darılma bana,
Ankara göklerinin bembeyaz ufuklarından,
Binlerce selam sana...
RIZA POLAT AKKOYUNLU
EN GÜZEL MEMLEKET SEVGİSİ
Kirazın derisinin altında kiraz
Narın içinde nar
Benim içimde boylu boyunca memleketim var
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa gitmez
Ne yana gitsem nafile
Memleketin hali gözümden gitmez
Binbir yerimden bağlanmışım,
Bundan ötesine aklım ermez.
Yerliyim yerli olmasına
İlmik ilmik,damar damar
Yerliyim,
Bir dilim Trabzon peyniri
Bir avuç tiftik
Bir çimdik çavdar
Bir tutam Şile bezi gibi
Dişimden tırnağıma kadar.
Ressamım
Yurdumun taşından toprağından gelir nakışlarım
Taşıma toprağıma toz konduranın
Alnını karışlarım.
Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım.
BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU
EN GÜZEL UMUTSUZ AŞK
Soğuk ve şehirlerarası otobülerde vazgeçtim
Çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam..
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de
Haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan,tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı
O zaman özlemeye başladım herkesi..
Ve bu hasret o kadar uzun sürdü ki
Adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız var dı
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı..
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
Yumurta kokulu sıralarda
Solculuk oynamaya başladık.
Ben doktor oluyordum sen hemşire
Geri kalanlar kontragerilla..
Kırmızı boyalarla umut ikliminde
Harfler yazıyordu pütürlü duvarlara
Ve Türk dil kurumuna inat bir Türkçeyle..
Abilerimizden öğrendik
S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbaonmonoksit yağıyordu
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu
Haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim,
Sınıfça gidilen pikniklerde
Kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu
Ve belli saatlerden sonra
Sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım.
Çatışmaların ortasında
Sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde
Ama sen yoktun.
Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum
Suni teneffüs saatlerinde.
Okul servisi seni hep zamansız
Amansızca bir lojman griliğine götürüyordu.
Ben senin benimle
Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
YILMAZ ERDOĞAN
İLKELİ OLMANIN EN İYİ TARİFİ
İLKE
İlkelerin olacak,
Seni satın alamayacaklar,
Aptalların uydurduğu atasözlerine inanmayacaksın.
'Paranın satın alamayacağı yoktur'
'Herkesin bir fiyatı vardır'
Gibi sözlere kanmayacaksın.
Onurunla,kimliğinle ve beyninle akıllı yaşayacaksın.
Üreteceksin,sevileceksin,seveceksin.
İnançlarının arkasında duracaksın.
Sevgilerin karşılıksız
Yardımların gizli olacak.
Seni; attan,ottan ayıran özelliğin farkına varacaksın
Çünkü sen insansın
Ve bunu yakaladığın gün bembeyaz yaşayacaksın.
MÜJDAT GEZEN
İLK MEYHANE ŞİİRİ
BİR MASA
Bize bir masa ayır Yanakimu
Alexandramla benim için
Bir masa
Üstü çiçeksiz
Örtüsü gazeteden
Şarabı aşktan
Hem hülyadan
Alexandram mızıka çalsın
Siyaha çalar parmaklarıyla
Güftesi bayağı şarkılar
Adi havalar
Meyhane acı zeytinyağı koksun
Sen hoşnut ol yanakimu.
SAİT FAİK ABASIYANIK, 1953
YAŞITIM İKİ ÖZEL AŞK ŞİİRİ
KARADUT
Nar tanem,nur tanem,bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın,vebalimsin.
Dili mercan,dizi mercan,dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum,çatal karam,çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam,ağlayan narımsın
Kadınım,kısrağım,karımsın.
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU 1948
SİTEM
Önde zeytin ağaçları,arkasında yar
Sene 1946, mevsim sonbahar
Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim
Dalları neyleyim
Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim
Yar yar
Seni kara kaplı bir bıçak gibi
Sineme sapladılar
Değirmen misali döner başı
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel dökülüp kalmışım
Yar yar
Canımın çekirdeğinde diken
Gözümün bebeğinde sitem var
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU, 1948
EN GÜZEL ERGEN NOSTALJİ
FAHRİYE ABLA
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar,
Bu,afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın,sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen,
Gözlerin,dişlerin ve ak pak gerdanınla,
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla !
Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi,
Güneşin batmasına yakın saatlerde,
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede,
Yaz,kış saksı bir ıtır pencerede,
Bahçende akasyalar açardı baharla,
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla !
Önce uzun, sonra kesik saçın vardı,
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı,
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin,
Altın bileziklerle dolu bileklerin,
Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin,
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla,
Ne çapkın komşumuzdun sen , Fahriye abla !
Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincan'lıya,
Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın,
Hala dağları karlı Erzincan'da mısın,
Bırak, geçmiş günleri gönüm hatırlasın,
Hatırada kalan şey değişmez zamanla,
Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye abla !
AHMET MUHİP DIRANAS
EN GÜÇLÜ YAŞAMA TUTUNMA
GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur,
Ah aklımdan ölümüm geçer,
Sonra bu kuş.bu bahçe, bu nur,
Ve gönül tanrısına der ki,
Pervam yok verdiğin elemden,
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden !
CAHİT SITKI TARANCI
EN GÜÇLÜ GENÇLİĞE ÖZLEM
ABBAS
Haydi Abbas vakit tamam,
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı,
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun,
Tam kenarında havuzun,
Aya haber sal çıksın bu gece,
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana
Var git.
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan,
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan...
CAHİT SITKI TARANCI
EN GÜZEL İŞ BIRAKMA GEREKÇESİ
GÜZEL HAVALAR
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havalarda istifa ettim,
Efkaftaki memuriyetimden,
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum,
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum.
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti,
Beni bu güzel havalar mahvetti.
ORHAN VELİ KANIK
EN MÜTEVAZİ ZAMPARALIK ŞİİRİ
DEDİKODU
Kim söylemiş beni
Süheyla'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda güpegündüz?
Melahat'ı almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim öyle mi?
Onu sonra anlatırım,fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata'ya dadanmışız,
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu.
Geç bunları,anam babam, geç,
Geç bunları bir kalem,
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o Mualla'yı sandala atıp,
'Ruhumda hicranımı' söyletme hikayesi ?
ORHAN VELİ KANIK
EN GÜZEL DERT ANLATIM ŞİİRİ
DEĞİL
Bilmem ki nasıl anlatsam,
Nasıl,nasıl size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına,
Gönül yarası desem,
Değil!
Ekmek parası desem,
Değil!
Bir dert ki
Dayanılır şey değil.
ORHAN VELİ KANIK
EN SEKSİ GÖZLEM ŞİİRİ
SERE SERPE
Uzanıp yatıvermiş sere serpe,
Entarisi sıyrılmış,hafiften,
Kolunu kaldırmış,koltuğu görünüyor,
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok biliyorum,
Yok, benim de yok ama,
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki !
ORHAN VELİ KANIK
EN SAMİMİ İTİRAF ŞİİRİ
Bütün güzel kadınlar zannettiler ki
Yazdığım her şiir kendileri için yazılmıştır.
Bense daima üzüntüsünü çektim
Onları iş olsun diye yazdığımı bilmenin...
ORHAN VELİ KANIK
EN GÜZEL DUYGUSAL KAYBOLUŞ
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda,
Dokunabilir misiniz göz yaşlarıma ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var biliyorum
Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum
Anlatamıyorum.
ORHAN VELİ, 1941
EN GÜZEL KARŞILIKSIZ SEVGİ
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ
Felaketim olurdu ağlardım
Beni sevmiyordun bilirdim
Bir sevdiğin vardı duyardım
Çöp gibi bir oğlan ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu ağlardım.
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Bir rüzgar aklımı alırdı
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin,bakardın
Üşürdüm,içim ürperirdi
Felaketim olurdu ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jazabel kan içinde yatardı
Limanda bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın.
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldımı
Felaketim olurdu ağlardım.
ATİLLA İLHAN
İSTANBUL'A EN SİTEMLİ TUTKU
BİR İSTANBUL AĞRISI
Yıldızlar kayarken
Şangur şungur ayaklarımın dibine dökülen
Sen eğer yine İstanbul'san
Pancar pancar şiirler tüküreceğim.
Demek yine ben
Limandaki direkler ormanında bütün bandralar ayaklanıyor
Kapı önlerinde boyunlarını bükmüş
Teke tek kafiyeler,Yahudi sokaklarını aydınlatan
Tel- aviv şarkıları
Mavi asfaltlara çökmüş diz bağlıyor
Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
Sirkeci garında tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
İntihar dumanları içindeki Haydarpaşa'dan
Anadolu üstlerine bakıp bakıp ağlayan
Aldanmıyorsam
Yakaları karanfilli ibneler beni aldatmıyorsa
Yine senin emrindeyim
Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
Kendimi yani şu bildiğin Atilla İlhan'ı
Zehirleyebilirim.
Tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
İmtihan çığlıkları yükseliyor üniversiteden
Tophane iskelesinde diesel kamyonları sarhoş
Direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şöförler
Uykusuz dalgalanıyor.
Senin ellerin mi bu eller?
Ulan bu gemiler senin gemilerin mi?
Minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
Liman liman götüren
Akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
Neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor
Antenlerinden
Neden?
Ya mısralarını dört renkli duvar fişleri gibi boy boy
Gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas
Ya benim kahrım
Ya senin ağrın
Çaresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi
Burgu burgu içime boşalttığın
O senin ağrın
O senin.
Yanılmıyorsam
Koltuğumun altında eski bir kitap diye
Götürmek istediğim
Sicilya'lı balıkçılara
Marsilya'lı dok işçilerine
Satır satır okumak istediğim sen
Eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi
Her tarafımda hissettiğim
Ulan yine sen kazandın İstanbul
Sen kazandın ben yenildim
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine emrindeyim.
Parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
Hiç bir gün postacı kapımı çalmasa
Yanılmıyorsam
Senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
Bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir.
Kaç kere yazdım kim bilir
Kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş
Diken diken
1949 eylülünde birader Mırç ve ben
Sokaklarında Mohikanlar gibi ateşler yaktık
Sana taptık ulan unuttun mu
Sana taptık...
ATİLLA İLHAN
EN DEVRİMCİ ÖLÜM TANIMLAMASI
AN GELİR
An gelir
Paldır küldür yıkılır bulutlar
Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
O eski heyecan ölür.
An gelir biter muhabbet
Çalgılar susar heves kalmaz
Şataraban ölür.
Şarabın gazabından kork
Çünkü fena kırmızıdır
Kan tutar / tutan ölür.
Sokaklar kuşatılmış
Karakollar taranır
Yağmurda bir militan ölür.
An gelir
Ömrünün hırsızıdır
Her ölen pişman ölür.
Hep yanlış anlaşılmıştır
Hayalleri yasaklanmış
An gelir şimşek yalar
Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
Direkler çatırdar yalnızlıktan
Sehpada pir sultan ölür.
Son umut kırılmıştır
Kaf dağının ardındaki
Ne selam artık ne sabah
Kimseler bilmez neredeler
Namlı masal sevdalıları
Evvel zaman içinde
Kalbur zaman ölür
Kubbelerde uğuldar baki
Çeşmelerden akar Sinan
An gelir
-La İlahe İllallah-
Kanuni Süleyman ölür.
Görünmez bir mezarlıktır
Şairler dolaşır saf saf
Tenhalarında şiir söyleyerek
Kim duysa / korkudan ölür.
Tahrip gücü yüksek
Saatli bir bombadır patlar
An gelir
Atilla ölür.
ATİLLA İLHAN
EN BONKÖR ŞİİR
ÜSTÜ KALSIN
Ölüyorum Tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum Tanrım.
Ama, ayrıca,aldığın şu hayat
Fena değildir...
Üstü kalsın...
CEMAL SÜREYYA
EN ETKİLEYİCİ BABA ÖLÜMÜ
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum.
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum.
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum.
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum.
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
CEMAL SÜREYYA
EN TESLİMİYETÇİ ÖZLEM
KADERDE SENDEN AYRI DÜŞMEK DE VARMIŞ
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim.
Seni tanımadan,
Hele seni böyle deli divane sevmeden...
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere git diyordum.
Oysa ki senden kaçılmazmış
Yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış
Bilmiyordum.
Yine de dayanmaya çalışıyorum işte
Bir kır çiçeğini koparıyorum gözlerine benzeyen
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye.
Rüzgar güzel bir koku getirmişse
Saçlarını okşayıp gelmiştir diye avunuyorum.
Yaşamak seninle bir başka zamanı
Bir başka zamanda seni yaşamak
Her şeyden önce sen
Elbette sen
Mutlaka sen
İster uzaklarda ol
İster yanı yanı başımda dur
Sen ol yeter ki bu zaman içinde
Ben olmasam da olur.
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
Bilmiyorsun
Çaresizliğim gün gibi aşikar
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin
İnceliğin ışık yüzüme vuran.
Sen tabiat kadar gerçek
Sen bahçelerde çiçekler açtıran
Sudan,havadan,güneşten yüce varlık
Sen,o tek sevgi içimde
Sen görebildiğim tek aydınlık
Bir nefes de benim için al
Havasızlıktan öldürme beni
Bulutlara,yıldızlara benim için de bak.
Susadım diyorsam
Bir yudum su içmelisin
Ben yorulduysam sen uyumalısın
Anlamalısın.
Ağaçların yeşili kalmadı
Gökyüzünün mavisi yok
Bu dağlar o dağlar değil
Rüzgarında kekik kokusu yok
Kim bu çaresiz adam
Bu kan çanağı gözler kimin
Kaç gecedir uykusu yok
Gündüzü yok
Gecesi yok
Yok
Yok
Anladım
Sensiz yaşanmaz bu dünyada
İmkanı yok.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
EN ANLAMLI DAVET
Dört nala gelip uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde
Dişler kenetli
Ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem,bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları,bir daha açılmasın
Yok edin insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim.
NAZIM HİKMET
EN GÜZEL YAŞAM DERSİ
YAŞAMAYA DAİR
Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın,
Bir sincap gibi mesela,
Yani,yaşamanın dışında ve ötesinde,
Hiçbir şey beklemeden,
Yani,bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
Yani, o derecede, öylesine ki,
Mesela, kolların bağlı arkadan,sırtın duvarda,
Yahut kocaman gözlüklerin,
Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
İnsanlar için ölebileceksin,
Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
Hem de en güzel, en gerçek şeyin
Yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani,öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile,mesela,zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde,
Ölüme inanmadığın için,
Yaşamak, yani ağır bastığından.
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
Yani,beyaz masadan,
Bir daha kalkmama ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de
Biraz erken gitmenin kederini
Biz yine güleceğiz
Anlatılan bektaşi fıkrasına,
Hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
Yahut ta yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
En son ajans haberlerini.
Diyelim ki,dövüşmeye değer bir şeyler için,
Diyelim ki cephedeyiz.
Daha ilk hücumda,daha o gün
Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün,
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
Belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisdeyiz,
Yaşımız da elliye yakın,
Daha da 18 sene olsun açılmasına demir kapının,
Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız,
İnsanları,hayvanları,kavgası ve rüzgarıyla
Yani, duvarın arkasındaki dışarıyla.
Yani,nasıl ve nerede olursak olalım
Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak.
NAZIM HİKMET
UMUT TACİRLERİNE İLK DOKUNUŞLAR(1940)
UMUT
Dünya döndükçe
Umut fakirin ekmeği,
Ye Mehmet ye
Ye Mehmet ye!...
ORHON MURAT ARIBURNU
EN GÜZEL KASAP/KOYUN ŞİİRİ
KASAP
İşlerin yolunda gidiyor kasap
İşlerin yolunda
Satırın
Saldırman belinde,
Elin hayvanı emrinde,
Yere yatırıp biçersin,
Çengele geçirip yüzersin.
Mal derdinde kasap
Can derdinde koyun
Ne çirkin oyun
Ne berbat kafiye!
ORHON MURAT ARIBURNU
EN DUYGUSAL BİR GECELİK AŞK
HİKAYE
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim,
Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek,
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkiyalar basardı,
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde
İnsanlar gülmesini bilmezdi,
Ben bu yüzden böyle naçar kalmışım
Gül biraz!
Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgarları eserdi,
Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır,Öp biraz!
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi
Sende anlat doğduğun köyleri,
Anlat biraz!
CAHİT KÜLEBİ
EN ÇARPICI YOKSULLUK TANIMI
HULASA
Ben ölsem be anacığım
Nem var ki sana kalacak!
Ceketimi kasap alacak
Pardösümü bakkal
Borcuma mahsuben...
Ya aşklarım
Ya şiirlerim nolacak
Ya sen ele güne karşı
Nasıl bakacaksın insan yüzüne!
Hulasa anacığım
Ne ambarda darım
Ne evde karım var.
Çıplak doğurdun beni
Çıplak gideceğim...
RÜŞTÜ ONUR
EN ÇARPICI TOPLUMSAL KOPUŞ ŞİİRİ
MACERA
Ben yürümeye başlayınca
Denizlerin üstünde
Karada koşanlar dönüp bana baktılar.
Ben de gittim
Sığınacağım adaları birer birer batırdım.
ÖZDEMİR ASAF
EN YALANSIZ AŞK ŞİİRİ
LAVİNİA
Sana gitme demeyeceğim,
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar,
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim,
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin...
ÖZDEMİR ASAF
EN GÜZEL İÇE KAPANIŞ ANLATIMI
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde
Siz yoktunuz.
ÖZDEMİR ASAF
OLAN ÖNE ÇIKANLARA OLUYOR YANİ!
JÜRİ
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,
Birinciliği beyaza verdiler.
ÖZDEMİR ASAF
EN GÜZEL İSTANBUL ÖZLEMİ
YİTİKÇİ
Hadi git azıcık İstanbul iste,
Koysunlar o denizi bir çanağa,
Bir çıkına elesinler o günlerimi,
O yazdan Üsküdar'dan ne kaldıysa Elif'ten,
Doldur ceplerine,
Onlarda yoksa komşularında vardır,
Tanırlar sevinirler,
Beni bay Metin gönderdi,de.
METİN ELOĞLU
EN ÇARPICI İKİ 'MAPUSHANE' ŞİİRİ
AKŞAM ERKEN İNER MAPUSHANEYE
Akşam erken iner mapushaneye,
Ejderha olsa kar etmez,
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun,
Kar etmez inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete...
Akşam erken iner mapushaneye,
İner, yedi kol demiri,
Yedi kapıya,
Birden ağlamaklı olur bahçe,
Karşıda duvar dibinde,
Üç dal gece sefası,
Üç kök hercai menekşe...
Aynı korkunç sevdadadır,
Gökte bulut,dalda kayısı,
Başlar koymaya hapislik,
Karanlık,can sıkıntısı.
Kürdün Gelini'ni söyler maltada biri
Bense volta'dayım ranza dibinde
Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
Gülünç,acemi,çocuksu...
Vurulsam kaybolsam derim
Çırılçıplak,bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da düşmanlık da,
Hiçbiri olmaz halbuki,
Geçer süngüler namluya,
Başlar gece devriyesi jandarmaların...
Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cigaram,
Bir duman alırım,dolu,
Bir duman,kendimi öldüresiye.
Biliyorum sen de mi diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mapushaneye
Ve dışarıda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya...
AHMET ARİF
ALDIRMA GÖNÜL ALDIRMA
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül ,aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül ,aldırma
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül, aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Ceza yata yata biter
Aldırma gönül, aldırma
SABAHATTİN ALİ
HEPİMİZDE VAR AMA ANLATAMIYORUZ
MELANKOLİ
Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır.
Anlayamam kederimi
Bir ateş yakar derimi
İçim dar bulur yerimi
Gönlüm dağlarda bunalır.
Ne kış ne yazı isterim
Ne bir dost yüzü isterim
Hafif bir sızı isterim
Ağrılar,sancılar gelir.
Yanıma düşer kollarım
Görünmez olur yollarım
En sevgili emellerim
Önüme ölü serilir.
Ne bir dost,ne bir sevgili
Dünyadan uzak bir deli
Beni sarar melankoli
Kafamın içerisi ölür.
SABAHATTİN ALİ
EN AĞIR YÜK ŞİİRİ
MASA DA MASAYMIŞ HA
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarını koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu...
EDİP CANSEVER
MEYHANEDE EN GÜZEL ÖZLEM
CEHENNEMİN DİBİ
Uğradığım meyhanelerde hep senin içimin var
Ben mezesiz demleniyorum biliyorsun
İçerken hep yanımda
Yanımda buğulu bir bardak
Bir bardak su gibi
Yanımda hep sen varsın.
CAN YÜCEL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder